Posts

Türk Dünyası'nda 'Türk Diasporası'

      Diaspora kelimesi etimolojik anlamda tohumları saçmak, ekmek anlamına gelen Yunanca bir kelimedir. Kavram olarak ise anavatanlarından ayrı kalan fakat etnik kimliklerini sürdüren grup anlamına gelmektedir. Bu grupların asimilasyona direnen, kendi benliklerini, kültürlerini bulunduğu ülkede muhafaza etmeye çalışan insanlardan oluşması gerekiyor diyebiliriz.  Diaspora meselesi 20. yy ikinci yarısından itibaren ulus devletlerin gündemine girmiştir. Değişen dünya sistemine bakış açısının gerektirdiği yeni algılamaların bu kavramın gelişmesinde etkili olduğunu söyleyebiliriz. Araştırmacılar diaspora konusunu günümüze kadar farklı şekillerde dört faklı olay çerçevesinden tanımlamışlardır. ilki 'Yahudi, Ermeni diasporası' üzerinden tanımlanır. İkincisi 'göçler' üzerinden tanımlanır. Üçüncüsü 'siyasi nedenlerle yer değiştirenler' üzerinden tanımlanır. Dördüncüsü '1990'dan sonra diaspora gruplarına eleştirel yaklaşımlar' üzerinden tanımlanmaya devam etm...

Başarısız Devlet (SURIYE)

 Başarısız devlet kavramı SSCB’nin dağılmasıyla 1992 yılında Amerikalı bürokratlar tarafından dillendirilmiş bir olgudur (Öğüt, 2013).  Başarısız devlet kavramı devletin başarısızlığı üzerinden şekillenen bir kavramdır. 1990’larda kullanılmaya başlanan kavramın çerçevesi ülkeler nezdinde akademik çalışmalarla şekillendirilip, akademisyenler ve konuyu inceleyenler nezdinde kavramın tanımlanmasının tartışması yapılmaktadır (Aktaş, 2019). Başarısız devlet kavramı son dönemde 2011 yılında başlayan Suriye iç savaşı ve sonrasındaki dönemde Mısır iç siyaset çıkmazında kullanılmaktadır. Afganistan’da uzun yıllar devam eden köşe kapmacalar ve ülkedeki meşru otoritenin sorgulanması nedeniyle burada da karşımıza çıkmaktadır (Öğüt, 2013). Başarısız devletin farklılaşan türleri, bu başarısızlığa yol açan gelişmeler ve çözüm için sunulan yollar bu kavramın asıl tartışma konusunu teşkil etmektedir. Devletin başarısızlığındaki kavramsal kullanımlar ‘yarı devlet’, ‘çökmüş devlet’, ‘zayıf devle...

Davanın 80. yılı

 Allah'a ve yalnızca Allah'a güvenmek bir iç terbiye işidir...

Razı değilim!

 Razı değilim! Soğuk bir duvar köşesinde sabahı bekleyen evsizin, yetimin ve bilgenin hakkını yiyenden razı değilim.  Bunca zalimlik varken eve girip yatandan, koltuğunda uyuklayandan ve göğsü sıkışmayandan razı değilim.  Her santiminde binlerce şehit kanı olan bu vatana eliyle, gözüyle, diliyle ve dilsizliğiyle ihanet edenden razı değilim.  Sırf kendi nefsinin isteğini düşünenden, o nefis için terleyenden ve o nefis uğruna şerefini, maneviyatını, müktesebatını satandan razı değilim. Zalimin zulmünden korkup onun zulmüne maşa olandan, mazlumun kalbinde yara açandan ve dünyada o mazluma yer açmayandan razı değilim. 

Harese...

   Harese nedir bilir misiniz? Arapça kökenli olan bu kelime hırs, ihtiras ve muhteris sözlerinden türemiştir. Harese şudur ki, çölde ticaret yapmak için develer çok önemlidir, bu yüzden develere  çöl gemileri denilir. Develer günlerce haftalarca açlığa ve susuzluğa dayanıklı olarak yürümektedirler. Çölde onları hiçbir hastalık, hiçbir olumsuzluk yıkamaz derler. Yalnız, develer bu aç susuzluğa değil de sadece çok sevdikleri bir dikene kurban giderler. Bu dikeni gördükleri yerde koparıp çiğnemeye başlarlar. Keskin dikenler devenin ağzında yaralar açmaya başlar ve devenin ağzı kanlarla dolar. Dikenin tadı ve kan bir araya karışınca bu tat devenin çok hoşuna gider. Deve yedikçe kanar kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz. Eğer engel olunamazsa deve açlıktan,susuzluktan, çöl sıcağından değil de kendi içinde açtığı yaradan ölmeye başlar. İşte "harese" bu demektir. Insanın da çok sevdiği hırs dikeni eğer  durdurulamazsa kendini yok oluşluğa götürür.

Türkiye siyasi kültürü

Değişkenlik çağını yaşadığımız bu yüzyılda yönetimlerin bu çağa ayak uyduramadığını söylemek gerekir. Batı'nın kabul etmediği  Doğu kültürü ve Doğu'nun kabul etmediği Batı kültürü arasında sıkışıp kalmış karışık yönetim anlayışı olan bir toplum olmamız bu değişkenlik çağında bizi daha savrulan daha etkilenen bir ülke toplumu yapıyor diye düşünüyorum. Batı siyasi düşüncesinin tek taraflı kazanç siyaseti ile doğu siyasi düşüncesinin üstünlük temelli siyaseti arasında yetişen melez bir siyasi düşüncenin son dönemlerde ülkemizdeki yansımalarını görüyoruz. Türkiye'nin son asırda yaşama serüveni de aslında böyle daha iyi anlaşılabilir. Türkiye kazançlı bir ülke mi olacak yoksa üstün bir ülke mi olacak? Bu soru her yirmi yılda bir taraf değiştiren siyaseti ile vücut bulmaktadır. Son yirmi yıl ise bizde ne doğu ne de batı etkisi görülür, bana göre kendi yolunu çizmeye çalışan ama kendi içindeki arayışın mağduru olan bir yirmi yıllık siyasi kültürün olduğunu gösteriyor. Bu kültür ki...

Hayatın anlamı, ihtiyaç!

 Son zamanlarda ekonominin getirdiği zorluklardan olsa gerek ihtiyaç ne? ihtiyaç yalnız maddi mi? ihtiyaç halkta yalnız temel gereksinimleri karşılamak mı? gibi soruları inceleme gereksinimi hissettirdi bende. Halk artık yiyeceği elmayı, içeceği suyu, başını sokacak damı akan bir çatıyı kendine ihtiyaç olarak görmeye başlıyor ve bunlara sahip olmayı şükür sebebi görüyor. E bunlar ihtiyaç hatta temel ihtiyaç diyenler var evet bunlar ihtiyaç biliyorum, bilmek istemediğim, kabul edemediğim karnın tok sırtın pekse tamam daha ne istiyorsun be adam diyenlerin haklı olmasına razı geliyor olunması. Bir insan devletten yalnız ucuz bir elmayı, suyu veya bir çatıyı mı temin edince şükür edip huzur bulmalı? Hayatın anlamı bu kadar basit mi oldu artık? Ben bu şükürde yokum o zaman. Ben bu düzene Köroğluyum o zaman. Reddediyorum hatta bu şükre beddua okuyorum. Insan denilen en kutsal varlık dünyadan bunları alıp gitmemeli. Açı doyurma ciplağı giydirme devri bitti artık. Bunu sağlamanın kral ilan...