Konjonktürel Dönemin Kaybı...
Yazımın başlığında da dillendirdiğim gibi biz konjonktürel bir kayba şahit olduk bugünlerde. Nedir bu konjonktürel kayıp? Kafkaslar'ın, Balkanlar'ın, Körfez'in, Akdeniz'in, Ortadoğu'nun, Pasifikler'in ve Orta Asya'nın içinde bulunduğu krizlerin göz önüne alındığı konjonktürel bir dönemin içinde Türkiye olarak bu saydığımız krizlerde belirleyici veya etki gücüne sahip olma fırsatını kaybettik. TBMM'nin aldığı İsveç ve Finlandiya'nın NATO gücüne dahil olmasındaki kabul kararı esasen bu 'konjonktürel kaybın' vesikasıdır. Bu iki ülkenin kabulü uluslararası anlamda Rusya'nın etki alanının sınırlandırılması gibi bir önemli durum yaratıyor olabilir, fakat ulusal anlamda bu sürecin bir sürünceme içerisine çekilebilmesi, bizim ABD ve Avrupa ülkelerinden hem bahsedilen kriz bölgelerinde hem de halkımızın hak ettiği konuma gelmesinde büyük kazanımlar sağlamamızı sağlayabilirdi. Maalesef 1950'lerden beri süre gelen batı ile mücadelemizde Yunanistan'ın kabulü meselesi dahil en büyük siyasi kazanım sayabileceğimiz fırsatı kendi meclisimizde büyük bir çoğunlukla kaybettik. İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya kabulü ilk başlarda gösterilen 'bize muhtaçsınız' imajı eğer devam ettirilebilse idi bahsettiğim büyük kazanımların gerçekleşmesi sağlanabilirdi.
Tabi bu değerlendirmelerden sonra bir şeyi daha sorgulamamız gerektiğini düşünüyorum. Herşey bu kadar açıkken yani ne güzel fırsatı değerlendirmek varken biz fırsat kaybını neden kabul ettik? Türk karar vericilerin ABD ile F16 ve F35 krizini aşma, Avrupa ile de ekonomik ilişkiler başta olmak üzere göç, güvenlik gibi hususlardaki gerginliği yumuşatma isteği düşünceleri etkili olmuş olabilir diye düşünüyorum. Bu dediklerime bazen ben de olasılık veremiyorum ama toplumun büyük bölümünde bu dediğim gibi bir çıkarım mevcut. Dilerim ki biz bu kadar basit kazançlar için büyük konjonktürel fırsatı kaybetmiş olmayız. Dilerim ki bizim bir kere düşündüğümüzü bin kere düşünen birikimi güçlü olan karar vericiler batı karşısında 1950'lerden beri en büyük kazanımı elde etmiş olsun...
Comments
Post a Comment